10 Ağustos 2008 Pazar

İran Direncinin Dinamiği



Orta doğuda değil Dünyada süper güce bu denli uzun süre ters düşüp direnen başka benzer bir ülke gösterilebilir mi? Sinerek değil, ayakta durarak, psikolojik duruşunu moral bakımından görünür tutabilmektedir


Medeni ve manevi sosyal hayat bakımından kendi iç işidir, o konuda yorum başka zaman olabilir। Ancak dış siyaset ve diplomasideki istikrarın moral destekten güç aldığı muhakkak। Yalnız ilahi sistemin olumlu olumsuz dünya hayatı ortamında kulların irade serbestisini sağlayan doğal insan hareketinin sınırlanması önemli bir analiz konusudur। Ancak her yönden aşırılar ikaza muhatap olmalıdır


İran kendi dini yorum ve anlayışı ile dünya siyasetine yansıyan aksiyonu olarak, C. Başk. Ahmedinejat'ın dilinden: " İran Milleti Amerikanın değil Allah'ın kuludur" diyerek yıllardan beri diplomasi manevraları ile ve söylemlerinin istikrarı doğrultusunda "İran halkı kendi yolunu sürdürüyor" demektedir.


Dış politikasının sratejik yöntem ve hedeflerini kendi ideolog ve değer yargılarından üreten İran, son zamanlarda nükleer enerji çalışmaları, uranyum zenginleştirme çabaları ve Saddam’ın devrilmesi, Irak’ın işgal edilmesinin ardından bölgede oluşmakta olan Şii eksenin dinamizm kaynağı olarak görülen İran, Bu moral gücünü aktüel polikalarının yanında geçmişten gelen jeostratejik konumunun birikimiylede desteklemektedir.


Devrimin üzerinden 28 yıl geçti. Perslerin ihtişamlı kyros dönemi anısını 2500. yılının anılmasıyla yakın tarihindeki panoramasına bakıldığında; Tömbeki isyanı ile ilk anayasa çalışmalarının ideologları olan İranlı mollaların ya da ruhanilerin ardından 100 yıl geçti. İslam Devrimi yapılalı 28 yıl oldu. Tüm bu zamanlarda İran ve İranlı hep özgür ve bağımsız olduğunu islam ve türk hanedanlıklarının egemenliklerini de kendinden sayarak; kendilerinin bölgenin en bağımsız ülkesi olduğu bilinci ile güçlerinin bağımsızlık olgusundan kaynaklandığı özelliğini bildiler. " Tömbeki isyanını başlatan ruhaniler de, 1974’de Pers İmparatorluğu’nun 2500. yılını kutlayan Şah da ve yine 11 Şubat 1979’da İran İslam devrimini gerçekleştiren İmam Humeyni ve arkadaşları da neredeyse hep aynı realiteyle hareket ettiler."İran emperyalist dönemin eseri değil, büyük ve eski bir devletin mirasçıları; başkalarının saygı duymasını isteyen onurlu insanların ülkesi olmanın dinamiklerini kendi tabii ve ekonomik kaynaklarına güven ve dayanmaktan geçtiğinin de bilincindeler.1906’da İran’daki İngiliz Büyükelçiliği önünde: ‘Adalet istiyoruz; Şah’la dilencinin hukuk önünde eşit olacağı bir millet meclisi istiyoruz.” derken de,1978 Eylül ayında Şah’a ve onun despot rejimine meydan okurken de Devrim sürecinde ABD elçiliği işgaline neden olan tepki de, yine; 2005 yılı Temmuz’unda Tahran’daki İngiliz Büyükelçiliği önünde: ‘İngiltere’ye ölüm!’ diye bağırırken de ulusal onur dürtüsü ve ekonomik bağımsızlığın verdiği özgür iradeden kaynaklanmakta idi.


BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a yönelik almış olduğu yaptırım kararına karşı İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad: “Biz nükleer yakıt çarkına sahip bir ülkeyiz. Baskılar nedeniyle ondan vazgeçmeyiz. Toplantılar yaparak da İran’ın yolunu kesemezsiniz.”derken de hep aynı dinamiklere dayanarak hareket ediyorlar.


Bugün ülkede her ne kadar "Petrole dayalı ekonomi, subvanse edilen ekonomi, özelleştirme kıskacındaki ekonomi" olsada emperyalist ekonomik odaklara damarlarından göbek bağları ile bağlı değildir. Ha bu global dünya örgütleri dışlanmalıdır? Hayır eşit taraf olarak bulunmak önemlidir. İran'ın bu örgütlerle alakası nedir hiç olmazsa borçlu değildir. Yada ipleri onların eline vermemiştir. Bu ekonomik durum nedeniyle ve halkın kendi yaşam kalitesinin önüne ülke çıkarlarını koyabildiği bilincine vakıf olduğu içindir ki yıllardır nükleer enerji çalışmalarını dünyaya rağmen sürdürebilmektedir.


Elbette diplomatik siyaset deneyimlerinin rolü de önemlidir. İkna edici tezlerini müzakere masalarında savunarak, Bakan yardımcısı Mehdi Seferi'nin deyişiyle: Düşüncemize göre UEA’na üye olan ülkeler nükleer enerji çalışması yapabilir ve nükleer enerjiden faydalanabilir. Kaldıki bizim buna ihtiyacımız da var. Biz devrimden önce günlük 300 bin varil petrol tüketiyorduk. 1976’da. Amerika’nın Dışişleri Bakanı Kisenger ile Şah yönetimi arasında 1000 megavatlık nükleer enerji anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşma imzalanırken İran’ın nüfusu 37 milyon idi. Günlük petrol tüketimi 200 bin varil, ihracatımız 5 milyon varildi. Şu anda nüfusumuz 70 milyon iç tüketimimiz 1.5 milyon varil. İhracatımız ise 2.5 milyon varil. Bu durum karşısında biz yakında petrol ihraç eden ülke konumundan çıkabiliriz. Endenozya OPEC’ten çıktı. Çünkü petrol rezervi bitti! Bizim için nükleer enerji için çalışmamız gerekli ve zaruridir. Aslında biz, devrim öncesi anlaşma ve program ne ise onu takip ediyoruz. Şu an da ajans denetiminde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Onlara karşı fevkalade şeffafız. Biz, tabii olan hakkımızı kullanıyoruz.” demektedirler.


Bu sürecin günümüzede ki son yansıması olarak Javier Solana, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD, Avrupa Birliği adına, İran'ın nükleer çalışmalarını durdurması için bir uzlaşma belgesi hazırladı ve İran'a "uranyum zenginleştirmeyi durdur, işbirliği yapalım" çağrısını iletti. (18.07.08 CNN TÜRK.com)Washington'daki Rumi Forum adlı kuruluşta "İran ve ABD: Bir Şüphe Sarmalı" konulu konuşma yapan Pillar, bir soru üzerine, İran'ın nükleer programına ilişkin gelişmeleri değerlendirerek, "İran'a askeri müdahale olası görünmüyor" dedi. (01.08.08 CNN TÜRK.com)


Esas kışkırtıcının "Mofaz'ın sözcüsü Talia Somech görüşmeler sonrası yaptığı açıklamada, ABD'nin İran ile doğrudan görüşmelerini eleştirdi, ABD'nin İran'a karşı kararlı olmasını istediklerini söyledi. İran'ın zaten karşı tarafta bir zaaf beklediğini belirten Somech, ABD'nin, İran'ın uranyum zenginleştirme programına ilişkin kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini vurgulamasından anlaşılmaktadır. Elbette ki ABD'nin global hedef ve politikaları var, ancak psikolojiyi provake eden bu sözlerin sahipleridir.


Ancak İran'ın dik duruşu ve emperyal oluşumlara göbekten bağlı olmayışıdır ki bugün ABD'nin bu tansiyonun yüksek olduğu dönemde doğrudan ilişkilerin yolunu açmak istemekte, "ABD, İran ile diplomatik ilişki kurmaya hazırlanıyor. Tahran'da bir menfaat bürosu açma kararını ağustos ayı sonunda açıklayacak" (03.08.08 CNN TÜRK)haberleri ajanslara düşmekte görüşme masalarında konuşulmaktadır.Düşünce odaklarını söylemlerinde:"Pentagon Sözcüsü Geoff Morrell, yaptığı açıklamada, "İranlıları nükleer silah programlarından vazgeçirmenin en iyi yolunun ekonomik ve siyasi yaptırımlardan geçtiğini (30.07.08 CNN TÜRK) Washington'daki Rumi Forum adlı kuruluşta "İran ve ABD: Bir Şüphe Sarmalı" konulu konuşma yapan Pillar, bir soru üzerine, İran'ın nükleer programına ilişkin gelişmeleri değerlendirerek, "İran'a askeri müdahale olası görünmüyor" dedi. (01.08.08 CNN TÜRK) gibi tezleri seslendirmektedirler. Ama her halükarda uyanık olmak gerekmektedir, Saddam'a verdikleri gaz ve oyuna getirme politikaları unutulmamalıdır.


Ahmedinejat bağlantısızlar toplantısı açış konuşmasında: "günümüz dünyasının sorunlarının asıl kaynağının uluslar arası münasebetleri kendi sultası altına geçirmek isteyen büyük güçler ve zalim düzenler olduğunu" söyledi. "Amerikanın müzakerelere katılması İran'ın başarısıdır ve Amerika yeni siyasetlerini sürdürüp sürdürmeyeceği önemlidir. Amerika, geçmiş siyasetlerini sürdürürse, İran halkı da kendi haklarını savunacaktır. Ama , Amerika siyasetlerini değiştirmesi durumunda İran halkı da bu değişikliğe olumlu yanıt verecektir" dedi. NBC televizyonuna verdiği demeçte, İran halkına, yaptırım yapmaya ve ultümotom vermeye hiç kimsenin gücü yetmeyeceğini hatırlatarak, bu tür siyasetler de soruna çözüm getirmeyecektir dedi.Onurlu ve özgür dış ve iç siyaset için; Ahlaksız mahalle bakkalına borç takan müsrif aile durumuna düşer gibi dünya ekonomik örümcek ağına düşmemek gerekmektedir.


nariçi: 05.08.08


Kenya'dan

Kenya'dan
Bu çağda normal mi? Kaynak:sabah gazetesi