12 Ocak 2008 Cumartesi

Özgürlük Egoistlikle Bağdaşmaz.

Allah, Yarattıklarını özgür bırakmış ancak uyarı mesajları vermiştir.
Her şeye gücü yeten; biyoloji biliminden, kimya formüllerine, fizik kanunlarından jeolojik olaylara; dünya gibi muhteşem gezegenden, üstündeki canlı tür zenginliğine kadar yaratmaya muktedir olan Rabbimiz daha uzayda neler yaratmış tam bilebilmiş değiliz.Günden güne de bilimin, bu kainatın yapıtaşları olan kök maddelere doğru keşifleri sürmekte iken bütün bunları yaratmaya kadir olan Allah, insanları istese kendi isteğine göre yaratamaz mı idi!Hatta şeytana rağmen.
Yine evcil hayvanlar gibi hatta ot obur bir yaşam şekli verebilirdi. Ama öyle karar vermedi; Akıl verdi, irade verdi ve özgür kıldı. Sonra iyiyi kötüyü muhtelif yollardan gösterdi. Kendisi yukarıda saydığımız bilim yöntemlerini kullanarak istediğine karar verirdi.
Zaten beşeri münasebetleri organize eden sistemleri özgür irade gereği vazetmemiş mi insanlara akıl verip düşündürmemiş mi.
Bu nedenle hukuk-fıkıh, ahlak, ve sosyolojik kurumları ve idari yöneticilik siyaset aklını vermemiş mi? Öyleyse herkesin yaşama hakkı olan bu dünyada insanlar liberal davranma haklarını toplum menfaatlerine ve başkalarının özel alanlarına zarar vermeden kullanma haklarına sahiptirler.
Bu geniş çerçeve ve değerlendirme elbette bilimsel olarak ve temel hukuk kaideleri içinde formüle edilerek anlatılabilir. Ancak günlük aktüel kültürümüzle böyle tanımlamalara daha yakınız diye düşünüyorum. Bu konuda herkeste söz söylüyor. Hakkıdır tabi herkesin, herkes aynı yaşama hakkına sahip. O halde herkes kişi (insan)hakları konusunda düşüncelerini dile getirecektir.
Enteresan olan bu konuda ne kadar alışılmadık tarzda bir konuşma olursa daha çok dikkat çekmeye başladı. Biraz da tersten konuşursan! Bu söylemler biraz da muhtelif, popüler veya entelektüel yada medyatik kişilerden çıkarsa daha çok yankı bulmaktadır.
İnsanın en temel hakkı, kişiye bağlı irade özgürlüğüdür. Düşüncenin gelişebilmesi için onu kullanabileceği konusunda kaygı duymaması gerekir. Üstün üretici sonuçlar böyle gelişir. Hangi yaşam alanımızdaki kişisel gelişimimiz bundan soyutlanabilir. Ezoterik düşünce derinliklerine başkalarının çizdiği sınırlar içinde nasıl genişlik katabilirsiniz. Aşkınız bile körelir, üretken "aşkın" doruklardan yoksun kalır.
Görüyoruz ki günlerdir bir piyana sanatçısının yurdu terk etmesini gerektirecek gelişmelerin olduğu kaygısı nedeniyle protesto mahiyetinde söylenmiş bir sesli konuşma büyük yankı bulmuştur.
Aslında bu ülkede yıllardır başörtüsü konusunda müzminleşmiş bir poli-siyaset manevraları vardır.Atalarımız önce Müslümanlığı, helal lokma yemeyi, öğrenmiş, Allah önce dinini öğretmiş sonrada sosyal münasebetlerde ahlakı yönden tedbir için cazibeli, süslü yerlerin örtülmesini söylemiştir. Bu konuların dini kaynaklarını bilmeyen de yok gibi.
Ama öncelik İslam’ı tam olarak bilip uygulamaktan geçmektedir aksi halde baş örtüsü görünen bir dini itaat olması nedeniyle "riya" ya en yakın davranıştır.Herkesin kalben niyetini bilemeyiz ama bu konuyu siyasetine alet edip ikbal için kullananların akıbetini, bunu biliyorum diyenler, elbette daha iyi bilirler. Buna karşı politikalar da inkarcı yöntemleri seçerek inançları yok veya hiçe saymak da o denli saygın olmayan basit düşüncelerdir.
Özgürlükler kimsenin tekel ve tasarrufunda olmayıp kendi uhdesine bırakılmış bir verilecek hak değildir. O nedenle kimse bağnaz davranmamalıdır. Başörtülüler ne kadar özgürlük talebinde bulunuyorlarsa, özgürlüğünün riske girmesini tehlikede görenlerinde kaygısını giderecek, güvence verecek yasal ve hukuki gereklerinde yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu konuda taraflardan kimse çıkıp her yönden yaşam, örtünme ve giyim hürriyetini güvenceye alacak yasal tedbirler alınması gerektiğini söylememekte, gerekli girişimleri yapmamaktadır.
Kimliğinin tanınmaması şeklindeki bir tesettür Kitabımız Kuran da yoktur. Peygamber’imiz de böyle bir hadis söylememiştir. Kişi kendi tercihi olarak takva nedeniyle yapacaksa bunun güvenlik ve kamusal açıdan dokunulmazlığı olamaz. Ancak kim olduğu alenen belli olacak örtünme şekli de kişi özgürlüğünün bir parçası olması gerekir. Yine modern anlamda giyinmek isteyenin de.Yine her ne inanç ve gelenek ve kültür etkisiyle olursa olsun giyim tercihlerini de her türlü sivil ve resmi baskı ve tacizden koruyacak yasalarında yapılması gerekmektedir.
Kamusal alanda hizmet alan değil hizmet verenlerin objektif etki yaratacak kılık kıyafette olması gerekmektedir. Bu doğru değil diyen, objektif tarafsız düşünüp haklının hakkını vereceği nasıl inandırıcı olabilir.Başörtüsü üzerinden gelişen İslami dayanaklı savunmalar, elbette biliyorlar ki bu çevrelerin örtünme klaslarının, İslami mütevazilikle alakası yoktur. Bu yönüyle doğan “tesettürlü-sosyete” çevrelerinin ve bunu ticari kazanç yöntemi olarak kullananların iyi bir İslami tedrisat görmeleri gerekmektedir. Bu da kendi yanılmalarının düzeltilmesi içim kendilerine gereklidir.Herkesi önce Allah'ın rahman ve rahim sıfatlarını düşünüp öğrenmesi ona göre hoşgörü ve özgürlük alanlarını düşünmesi buna göre kendi egoizmini yenmesi imkânı olabileceğini düşünüyorum.
Özgürlük aşıkların sembolü kalp gibidir, hassas ve kıymetli.

Nariçi : 06.01.2008

Hiç yorum yok:

Kenya'dan

Kenya'dan
Bu çağda normal mi? Kaynak:sabah gazetesi